Facebok

19 Mayıs 2013 Pazar

GİTMEDEN ÖNCE - BİSİKLETLE 250 KM


Tedirginlik.. Gitmesek mi? Yoldayken ya farketmeden şekerin düşer de dengeni kaybedersen? Enerji harcayacağız sürekli, tip1 diyabette ani düşüşlerin, bırak denge kaybını, bilinç kaybı, yaşatması da çok yüksek ihtimal, hatta hipoglisemi koması.. Koca tırların altında kalmak an meselesi, ufacık bir temasa bakar! Senin durumunu geçtim bir de benim gibi bisiklet tecrübesi git-gel bostancı-caddebostan sahil yolu olan ve vites değiştirmeyi bile tam olarak öğrenememiş biri için... Yahu bizim neyimize bisikletle ta ebesinin nikahına gitmek diyerek şansımı denerken Coşkun'a karşı her zamanki gibi kapıda buldum kendimi..


Önceki gece sabah 05:30 da kalkalım kahvaltı mahvaltı derken en geç 7 de evden çıkalım dediydik ama nerdee, ben totoşu yataktan ayırana kadar saat 9 oldu zaten!
10 da çıkabildik evden, o aceleyle kaskı unuttum tabi, dizlik falan zaten yok, mahallede bi tur atıp dönelim modunda girdik E-5 e :)

Emniyet şeridindeyiz, önümüz açık, vites en yüksekte, asfalt kayıyor altımızda, yağmur yağıyor bir yandan üstümüz başımız çamur.. Yanımızdan geçen neredeyse bütün araçlardan korna işitiyoruz, bazıları selam veriyor bazıları da küfrediyor galiba:)

Maltepe civarında hooop polis aracı kesti önümüzü.

Polis: Gençler nereye böyle, yasak burada bisiklet

Coşkun: Abi Tem'de yasaktı da burada değil diye biliyoruz ya

Polis: Olur mu yasak burada da kask bile yok başınızda!

Ben: Emniyet şeridinden gidiyoruz zaten İzmit'e gitmemiz lazım..

Polis: Araç girmek zorunda kalsa buraya, çarpsa size ne olacak?

Ben: Ya valla bişey olmaz ama o kadarı da kader artık :)

Polis: :) İyi hadi görmedik biz sizi tamam mı

Biz: Tamamdır teşekkürler!

Yola devam...



Hızımız çıkıyor 60 lara, o hızla inince rampadan çıkışlar da çok kolay, aman yaaarebbim bu nasıl bir zevk! Yol hiç bitmesin!

Tedirginlik falan kalmadı tabi, oo böyle dünya turuna bile çıkarım dedim içimden, kalktı tabi dötüm, Gebze'ye yaklaşırken de indi :)

Yoğun ısrarlarım sonucu mola verdik benzincide, Coşkun'a kalsa Hereke'ye kadar devam, öğle yemeği vakti mola vericez.. Yok anam ağrıyı geçtim hissetmiyorum ki belden aşağısını..
Bisikletlerde çamurluk olmadığı için totoşlar hep çamur, pek estetik bi görüntü oluştu arkada :) Benim bisikletin lastikleri kalın olduğundan önüm arkam, yüzüm, gözüm hep çamur zaten. Bir de fantezi yapmışlar benzincide sandalyelerin üzerine örtü koymuşlar.. Vallahi utandım oturmaya, ucuna sindim sandalyenin:) Coşkun her zamanki gibi rahattı tabi yayıldı hemen..
12:30 gibi çıktık tekrar yola.






Hereke'ye girer girmez inanılmaz nazik ve sanki bu iş için doğmuş olan, tatlı mı tatlı, yaşlıca bir hanımın işlettiği Halit Balık Restoranda balıklarımızı, üstüne tatlıları yeyip enerjimizi fulledikten sonra çıktık tekrar yola.




Her şey gayet güzel giderken Coşkun'un bisikletinin tekeri patladı, hemde minimini minnnacık bir cam parçası sayesinde. Neredeyse Derince'ye kadar bisiklet elde yürüdük..

Kamyon lastikcisinde tamir yapıldı lastiğe ama işe yaramadı. 200 metre sonra tekrar patladı..








 Tabi yürürken dişiliğimin verdiği güçle bolca söylendim
 ( hatırlattım demeyi tercih ederim :p ) sen de dağ bisikleti aal, yollarımızın durumu maluum, naapıcan yarış bisikletiylee, ben sana demiştiim :)





Otostop zamanı!

Kamyonet durdu. Attık bisikletleri arkaya, bende atladım, hoop 10 dakikada Derince'de bisiklet tamircisindeyiz.
Bisikletcidekiler de şaşırdı İstanbul'dan geliyoruz deyince. Yahu insanlar bize bu kadar şaşırıyorsa Gürkan Genç nasıl tepkiler alıyodur, vay anasını dedim!:)
Millet gaza geldii, hatta içlerinden bi amca bisikletini alıp bizimle gelecekti az daha:)

O kadar güzel ki insanların taa içlerine, yüreklerine dokunabilmek, hissettirebilmek..
Coşkun insüline bağımlı olmasaydı, dünya turumuza bisikletle çıkardık eminim.. Alışkanlık yapan bir zevk bu, bisikletiyle Japonya'ya giden, sonra da Dünya Turuna başlayan Gürkan en güzel örnek işte!

İzmit'e vardığımızda hava karardı, Maşukiye sapağından girdik, merkeze gidene kadar yağmur, çamur, karanlık yetmezmiş gibi 25 km boyunca da yol çalışması... 
İn cin top oynuyor, zifiri karanlık ve benim bisikletin farı gidona sabitleme zımbırtısı olmadığı için gökyüzünü aydınlatıyor! Caş hemen arkamda, onun ışığıyla idare ediyoruz yol boyunca..

Vee halamların eve varmış bulunmaktayız, saatler 22:10 u gösteriyor :) Tam 12 saat olmuş evden çıkalı! Aksilikler sayesinde 8-9 saatlik yolu 12 saatte aldık. Nasıl yatağa girdiğimizi hatırlamıyorum bile, başarmış olmanın sevinci kalmış aklımda sadece..

Bu arada kedimiz kaybolalı 8 gün olmuştu ki sabah haber aldık, yan apartmanın garajında görülmüş. Eniştebey İstanbul'a gidip dönecekti şansımıza:)
Bisikletleri sığdırın arabaya götürelim diye ısrar etseler de sonunda yıldılar. Yağmurlu havada gidişin, güneşli havada dönüşü olacaktı daha :) 
Yolculuk uğurlu geldi, köpüşümüzü bulduk, eve bıraktık ve enişteyle geri döndük.





TİPLERE BAK ÇAY DEMLE :)



Dinlenme ve ne ara, nasıl büyüdüklerini anlayamadığım yeğenlerle geçirilen 2 güzel günden sonra yola çıkmaya hazırız yeniden. Bu sefer hava da sıcak mı sıcakk!
Halamın binbir çeşit kahvaltısından ve yine Derbent'den otobüsle Gebze'ye kadar gidin, oradan devam edersiniz ısrarlarını da püskürttükten sonra 09:00 da çıktık evden.











Gelirken çamurluğun şart olduğunu, giderken de gözlüğün şart olduğunu deneyimleyerek öğrendik ne yazık ki. Toz, taş, sinek, çalı-çırpı, bok-püsür yahu ne ararsan gözümün içinde mevcut! Valla yağmur yağsa daha rahat giderdik :)




Coşkun'un, Dilovası civarında bisikletle sağa sola yalpaladığını görünce, şekerinin düştüğünü anladım. Ölçtük, 30! Vücut alıştığından artık belli de etmiyor, ancak 10 lara düştüğünde bariz belli oluyor.
Neyse ki yolun çok dar ve araç yoğunluğunun fazla olduğu bir noktada değildik. Yola çıkarken stokladığımız şekerleri yedi ve Gebze'ye kadar idare etmesi ümidiyle başladık yine pedallamaya.

Ve tabii ki yine yeni yeniden lastik patladı.. Bu sefer daha şanslıyız, Gebze'ye 5 km kala iyi bir lastikçinin yakınındaydık. 



Lastikçiden ayrıldıktan 20 dakika sonra Gebze'deyiz, hemen girdik bi lokantaya, her zamanki gibi yemek-tatlı-çay ve vakit kaybetmeden çıktık.

Tuzla'dan sonra sahil yoluna geçelim rahat gideriz diye düşündük ama sahile inene kadar bayaa yol varmış Pendiğe çıkana kadar yarım saat geçti bile! Basıp gitseydik yarım saate Küçükyalı'ya varmıştık kesin. Dümdüz bisiklet yoluna girince daha da iyi anladım ki rampa çıkıp inmek çok daha rahat, kolay, hızlı ve zevkli! 

1 saat sonra evdeyiz vee saatlerimiz 18:00 i gösteriyor!
Evet, 9 saat, çok daha iyi bir süre, lastik patlamasa ve sahil yoluna inmesek rahat 8 saat sürermiş a dostlar :)

Sonuç;

Yapamam, edemem, gidemem, korkarım demek,
efendime söyleyeyim, manyak mıyım, derdim ne, mis gibi tatil işte, yatarım evimde, demlerim çayımı alırım çekirdeğimi önüme, geçerim tv başına, doktor civanım, survivor - aslında vuruyoruz mangalın dibine dibine, intikam peşinde, tv başındayken öyle bir geçer zaman ki, ıvır zıvır, dışarı da çıkarım, bütün gün o cafe senin bu cafe benim gezerim, haftalık alışveriş merkezinde yada cadde de salınma ritüelimi de yerine getirir mc donalds da yer içer dönerim evime, demek kadar yanlışmış..

Bugüne kadar neredeyse tüm, özellikle de Rize-Artvin-Kars-Ardahan gezimizde olduğu gibi bana imkansız gelen her şeyin Coşkun'a göre yapılabilir olduğunu ve ona güvenerek, birlikteyken çoğu insana göre delilik olan şeyleri yapabildiğimizi gördüm yine. 

Dünya turuna çıkma kararı almakta, ortak hayallerimiz kadar birbirimize olan güvenimiz de etken oldu. Ne Caş'ın hastalığı, ne benim tedirginliğim bizim önümüzde duramayacak, her şeye rağmen  Haziran 2013'de çıkıyoruz yola ve bundan sonra BİZE HER GÜN TATİL :) 



Emine & Coşkun

Ping your blog, website, or RSS feed for Free

6 yorum :

  1. merhaba.
    öncelikle verdiğiniz veya aldığınız karardan dolayı tebrikler :)
    bir çok kişinini hayali,yapmak isteyip yapamadığı bir şey için ,işin zor kısmını geçip kararınızı vermişsiniz.
    bende tip 1 diyabet hastasıyım.sık sık sırt çantalı uzun veya kısa yurt dışı gezilerim oluyor ve fakat çok isteyip çok düşünsem de dünya turu için gerekli cesareti kendimde bulamıyorum..umarım sizin seyahatiniz beni de tetikler :)
    denediniz mi veya bu konudaki kararınız düşünceniz nedir bilemiyorum ama insulin üreten firmalarla görüşüp sponsor olmaları sağlanırsa büyük bir dertten kurtulmuş olursunuz.
    yolunuz açık olsun

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler :)
    Gezilerinle kanıtlamış olduğun gibi diyabet engel değil, olmamalı.
    Biz de küçük turlarla başlamıştık, bak aynı yoldasın haberin olsun:)
    Evet, ilaç firmalarıyla iletişime geçmeyi düşünüyoruz. İleride bahsedicem bu konuyla ilgili gelişmelerden.

    YanıtlaSil
  3. Keşke bir de kask takmayı akıl etseymişsiniz. Kötü örnek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kask gerçekten önemli evet. ama unutkanlık işte evde kaldı

      Sil
  4. Dikkat ettim rotalarınızı hiç işaretlemiyor yada paylaşmıyorsunuz, harika olurdu ne dersiniz

    YanıtlaSil
  5. Rotalar çoğunlukla yolda iken kendiliğinden çıkıyor. GPS kullanmak ise çok hoşumuza gitmedi. Özellikle dağda bizi tek başımıza bıraktıktan sonra iyice soğuduk.

    YanıtlaSil