Aradık kadını tarif etsin diye, demesin mi ben müsait değilim şimdi! Dışarıda deli gibi yağmur, kaldık ortada. Bu yağmurda çıkıp hostel aramaya kalksak donumuza kadar ıslanıcaz gerçi hava çok sıcak ama çantalar sırtımızda cesaret edemedik. Yine cs den para karşılığı olumlu cevap veren biri vardı, adresi belli en azından onu arayalım dedik. Neyse sonunda kadının evine gittik mecburen ama Bangkok merkeze uzak. CS ruhuna da aykırı yaptığı. Ertesi sabah çantaları takıp doğru merkeze hostel aramaya. Elde telefon, haritadan bakarak, insanlara sorarak arıyoruz. Trafik kilit, taksiye yada şu meşhur tuktuk lara binsek olduğumuz yerde kalıcaz.
Ulan Batur'da bi laf vardı, 'işin aceleyse yürüyerek git' :)
Biz de artık tükenmiş halde ara sokaklarda dolanırken karşımıza Angelica Türk restoranı çıktı:)
Merhaba deyip girdik içeri ve Çetin Abi ile tanıştık. Hostel adresini sorarken,
-Yakınlarda varsa önereceğiniz biyer oraya da bakalım
+Var tabi, bizim evi önericem aslında gelin misafirimiz olun işte.
Şans yüzümüze güldü yine:)
Uzun süre Singapur'da çalıştıktan sonra Tayland'a gelen, birkaç ay önce de eşi ve iki çocuğuyla tamamen buraya yerleşen bu güzel insanlara 1 hafta misafir olduk.
Çetin Abi bundan 9 sene önce Tayland'a gezmek için geliyor. Sonra burada iş kurmak istiyor, aile büyükleri engel olmasına rağmen kader ağlarını örüyor ve 9 sene sonra buradalar :)
EVDEN MANZARALAR
GÜLSEREN ABLANIN MUHTEŞEM EKMEKLERİ |
Kendilerine bize verdikleri detaylı bilgiler ve açmış oldukları sevgi dolu yuvaları için sonsuz teşekkür ediyoruz. Resmen gezimizin Tayland üssü oldular:)
Tayland tarif etmesi güç, bambaşka bir yer. İlk dikkatinizi çeken şey o kesif kanalizasyon kokusu. Burada bizim bildiğimiz kapalı sistem kanalizasyon sistemi yok. Tüm atık sular kanallar tarafından denize taşınıyor. Bangkok'ta gökdelenlerden başka yükseklik olmadığı için bu akış pekte hızlı olmuyor ve kaçınılmaz olarak bok kokusuna alışıyorsunuz ve bazen bu bok kokusuna şükrediyorsunuz. Çünkü ikinci şok dalgası sokakta yapılan yemeklerle geliyor. İnsanlar yemeği dışarıda yapıyor ve yiyor. Evde yemek yapmak gibi bir adetleri yok. Mutfakların hepsi sokakta. Sokaklarda ne yok ki!
Şu ana kadar en şok edici şeylerden biri yoldan geçerken gözlerinizin yaşarmasını, genzinizin yanmasını sağlayan acı olmuştur. Bunun dışında akrebinden hamam böceğine, kurbağasından kaz ayağına kadar ne ararsanız bulabilirsiniz. Eee tabi bir de tropikal meyveler var öyle lezzetliler ki.. Ananas özellikle küçük olanlar bal gibi, kavun için büyük beklentiye girmiştik ama fos çıktı. Birbirinden değişik, her meyvenin belki yüz çeşidi var ve her çeşidi başka tatta. En sevdiğimiz, bizde bağımlılık yapan ve meyvelerin kraliçesi olarak adlandırılan mangosteen oldu.
Bir de meşhur Durian var tabi. Hakkında çok söylenti var, denedik tabii ki. Gerçekten kokusu dışkıdan hallice olsa da yemeye başladıktan sonra iğrenmeyle sevme arasında gidip gelerek, ne bırakabiliyorsun ne de iştahla devam edebiliyorsun böyle garip bir meyve, biraz da kafa yapıyor :)
Bu ilk gezi gününde ne kadar turistik yer varsa Bangkok'ta gezmeye çalıştık. Yatan Buda, Oturan Buda, tapınaklar.. Bunlarla ilgili detaylı bilgi internette mevcut zaten biz de gittik gördük işte oraları.
DİKKAT! |
Her şey farklı. Kaldırım kenarlarında küçük fanuslar var süs için ve içi minik balıklarla dolu. Belediye havuzları var içinde ayağım kadar balıklar. Süs için şelale yapmışlar içindeki balıklar bacağım kadar.
Ulaşım için taksi, tuktuk, motortaksi ve en güzeli Bts Sky Train. Burada sıcağa alışıyosunuz ama tren ve taksilerin soğuğuna alışmak zor, buzhane yapıyorlar içeriyi.
Tuktuklara binerken mutlaka pazarlık yapmalı genelde 200 Baht'tan açarlar. 100 Baha anlaşırsınız ama aslında gideceğiniz yer 40 değerindedir :)
İkinci gün buraya yaklaşık 100 km uzaklıkta Floating markete gittik. Bangkok'dakinden farksız bok kanallarında sandallar üzerinde ıvır zıvır satılıyor. Fotoğraf çekmek için boş zamanınız ve alışveriş yapmak için paranız varsa gidilebilir. Tabii ki burada da pazarlık yapın, zaten ilk fiyatı söyledikten sonra hesap makinesini elinize veriyorlar sen söyle diye.
Buradan dönüşte ilk kaybımızı verdik, umarım son olur:/ Evlat acısı gibi çöktü içime yeminle giden telefonumuzun acısı!
Yolu bilmeyen taksiciye gps ile yardım etme gafletinde bulunduk. Koyduk telefonu kenara adam da bakıyor işte. Yol uzun olunca, çok da erken kalkmıştık sabah, uyuduk dönerken.. Merkeze gelince uyanıp indik taksiden ama o sersemlikle telefonu unuttuk:( Aradık hemen ama kapatmış tabi.
Bizim hatamız, zaten uykunun kime ne zaman faydası olmuş!
Ayrıca Bangkok'da kapkaç oldukça fazla diye duyduk. Özellikle motorlarla takip edip yanınızdan geçerken çantayı kapıyorlarmış. Bazı tuktukların arkasında da uyarılar var.
Cep telefonunu kaybedince alıveriş merkezlerine gitmek şart oldu. Ne ara bu kadar bağlandık akıllı telefona bilmiyorum. Bir kaç ay öncesine kadar nokia 1110 fazla bile geliyordu:) İlk gün fiyat ve ürün araştırması ile geçti. Aradık taradık, ölçtük biçtik sonunda aldık. Elektronik eşya alacaksanız ilk durak MBK Center olur, Siam durağında.
Akşam da Khaosan Road'a gittik. Khaosam Road buranın Taksim'i. Burada çakma diploma ve sahte belgeler yaptırabilirsiniz:) Gazeteci, öğrenci kimliğinden uluslar arası sürücü belgesine kadar her şey mevcut. Tabi belgenin orjinaline çok yakınını yapıyorlar ve zorluğuna göre fiyatlar değişiyor.
Burada ilk defa bir seyyar satıcının önünde kuyruk görünce girdik biz de. İki kadın geldi. Bu ne sırası diye Türkçe aralarında konuştuklarını duyunca merhaba dedik, öne kaynak yaptırdık hemen.
Birbirleriyle arkadaş gibi bir ana kız, tatile gelmişler. Beraber yedik, muhabbet ettik, güzel ayrıntılar öğrendik, mesela tuktuklara 20 baht vererek birkaç yere uğradıktan sonra istediğiniz yere gidebilmek gibi:) Çünkü turist götürdükleri yerlerden mazot parası alıyorlarmış. Kaldıkları otele davet de ettiler ama fırsat bulamadık gitmeye.
Sonra ben cesaret edemedim ama tabii ki Coşkun denedi, akrep!
Tayland'a gelip de masaj yaptırmadan döneni dövüyorlardır heralde :) Ayak, oil ve thai masajı en ünlüleri. Bizim favorimiz ayak ve yağlı masaj oldu. Bunun yanında belki de en keyiflisi balıklarla yapılan. Minik balıklarla dolu havuzun içine ayakları sokuyorsun ve iki dakika da gülmekten geberiyorsun. Acayip keyifli!
Bangkok'taki uzun süreçten sonra bir başka turizm merkezi Pattaya'nın yolunu tuttuk. Bir iki saatlik bir yolculuk sonrası doğudaki bu renkli şehre vardık. Hemen bir hostele kapağı attık. Burada her fiyata alt ve üst sınırı belli olmayan kalacak yer seçenekleri var.
DOLMUŞ |
Burayı tam olarak anlayabilmeniz için gerçek, yaşanmış, kısa bir hikaye anlatayım. Üç arkadaş Pattaya'ya gelir. Yol üzerinde paket turlar satan birsürü yer var. Yanaşırlar birine, fil binme atraksiyonu dikkatlerini çeker konuşurlar kadınla ve satınalmaya karar verirler. O sırada içlerinden biri piçlik olsun diye,
- Yalnız şu arkadaş fili becermek istiyor sırf bunun için geldi buraya!
Kadın telefonu eline alır ve,
+ Bilgim yok bu konuda efendim ama hemen arayayım işletmeyi soralım sizin için rezervasyon yapayım.
3 arkadaş yarım yarım yarılır!
Beklenti espriye kadının da gülmesiyken ciddiye alması..
Hadi sınır yok da göz nizam da mı yok be kadın:)
Tabi oturup bişeyler içebileceğiniz ve müzik dinleyebileceğiniz yada dans edebileceğiniz normal yerler de var. Yoksa ne olurdu halimiz;)
RASPUTİN RESTORAN - TAM DA BURAYA YAKIŞIR Bİ İSİM :) |
Sonraki gece yağmur yağdı ama burada yağmur rahatlatıcı oluyor, herkes sokaklardaydı yine.
Yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra ormana vardık ama biletimizi gören çocuk siz Flight of the Gibbon değil sadece Gibbon turu satın almışsınız, uçamazsınız deyince moraller alt üst oldu. Meğer iki ayrı program varmış ve bize satan kadın iki tur arasındaki farkı bilmediğinden böyle bir problemle karşılaştık. Hayallerimiz suya düşüp moralimiz bozulunca fiyat farkını verip devam edesimiz gelmedi ve paramızı geri istedik. Geri dönüş için de 3 saat araba beklememiz gerekince, öğle yemeği ve hayvanat bahçesi gezisiyle gönlümüzü almaya çalıştılar. Hayvanat bahçesi gezeceğimiz aklımın ucundan geçmezdi ama 3 saat boş beklemekten iyidir ayrıca nerde beleş oraya yerleş, dimi :) Şirket iyi de satış yaptırdıkları insanları bilgilendirmeleri şart.
Merak eden, yapmak isteyen internet sitelerinden baksın, satıcılarla uğraşmayın.
Sonunda rotayı planlayıp vize başvuruları için Bangkok üssümüz olan Çetin Abilerin evine döndük :) Gece yağmur başladı ama öyle şiddetli ki.. Coşkun ve Çetin Abi havuza indi. Gök gürültüsü ve şimşek bizi koltuktan düşürürken aşağıdakiler birkaç dakika önce muhabbetini yaparken yan taraftaki inşaat demirlerine düşüyor:)
Ertesi gün Hindistan ve Avustralya için vize başvurusunda bulunacağız. Avustralya konsolosluğuna gittiğimizde bize internet adresini verdiler direkt. Sonra Hindistan konsolosluğuna başvuruda bulunduk. Çift girişli vize için adam başı yaklaşık 100 dolar ödedik. Şimdi bekliyoruz. Avustralya için www.immi.gov.au adresine girdiğimizde önümüze çıkan oldukça detaylı başvuru formunu doldurmak için pasaportlara ihtiyacımız olduğundan erteledik şimdilik. Bu form 18 sayfadan oluşuyor ve gerçekten detaylı ve uzuun bir iş:/
Bangkok'ta gezilecek yerler neresi diye yine aranırken China Town'u önerdi Çetin Abi ve buraya yollandık. Bizim kapalı çarşı buranın yanında küçücük kalır. Bütün bir semt kapalı çarşı gibi. Yiyecekten takma kirpiğe, kumaşa, ıvır zıvıra ne ararsan var.
Bir de yoğun öneriler üzerine asıl kurbağa bacağı yiyelim diye gittik buraya ama bulamadık. Başka yerde artık.
Kilosu 800 Baht mı ( 50 tl ) neaaa! |
Şimdi kuzeye yöneliyoruz. Ahutaya ve Chang Mai şehirlerine gidicez. Güneye inmeden önce pasaportları almak için tekrar Bangkok'a dönmemiz gerekiyor.
Sonraa ver elini tropikal adalarr :)
Emine&Coşkun
Siz akrep mı yediniz? yemekler çok ilginç görünüyor...
YanıtlaSilHayırlı yolculuklar, babuşkasız olmazsın.
Christina
Coşkun her şeyi yiyen adam ama ben deneyemedim;) gerçekten çok ilginç yemekler bildiğimiz tanıdığımız hiçbir tat yok
SilBlog çok güzel. Fotoğraflar çok harika. Cesaretinize de hayran kaldım. Bu arada uzun zaman sonra Coşkun'u da görmek güzeldi. Dikkat edin kendinize...
YanıtlaSilTeşekkürler:)
SilDile kolay 7 sene olmuş, ama dünya küçük biryerlerde karşılaşırız belki:) ( Coşkun )
Tayland ne kadar eğlenceli bir yer değil mi! En sevdiğim meyve mangosteni siz de keşfetmişsiniz. 2 hafta sonra gidip yine Tayland'da tadacağım :)
YanıtlaSilEvet harika bir yer:)
SilYalnız bir sürü meyve ağacı gördük kuzeyde, mangostan ağacı yoktu hiç, dalından koparmanın keyfine varamadık:) Şimdiden iyi eğlenceler ve afiyet olsun!
He he ;) ya su fil turundaki arkadasa piclik yapmis demissin.. adamin icinde war bel ki niye oyle diyon. ..guzel olmus..
YanıtlaSilİçinde var belki anlık bi piçlik yapma dürtüsü değil diyosun yani, bilemem olabilir;)
YanıtlaSil