Bandarabbas'da bir hafta geçirdikten sonra Mohammed'le birlikte otobüs terminaline gittik. Ertesi gün için Kerman'a bilet aldık, daha doğrusu Mohammed konuştu adamlarla ve aldı bileti. Sabah terminale geldiğimizde bileti gösterip Kerman diyoruz sadece otobüsü göstersinler diye.. Biz Kerman dedikçe sorduğumuz adam Shiraz diyor, yok kardeşim ne Shiraz'ı Kerman diyoruz ama adam bilete bakıp Shiraz diyor sadece yani biz sadece Shiraz kısmını anlıyoruz Farsça bilmediğimiz için :) Bildiğimiz tek şey gideceğimiz yerin ismi.
Sabah çoook erken saatlerde Kerman'a vardık. Ev sahibimiz Shahryar o gün çalışan azınlıktan olduğu için akşama kadar terminalde bekledik.
Akşama doğru artık iyice sıkılmışken üstüne tuz biber olacak bir olaya şahit olduk. Bekleme salonundayız, hemen önümüzdeki koltuklarda iki kadın oturuyordu. Birden adamın biri geldi ve kadınlardan birini döve döve dışarı çıkartıp özel bir arabaya bindirdi zorla.. Salonda bizimle birlikte 50 kişi var rahat, tabii ki çoğunluk erkek, hiç kimsenin gıkı çıkmadı:( Biz zaten yabancı elimiz kolumuz bağlı müdehale edememenin acizliği ile sinirden çatlayarak öylece kalakaldık.. Lanet olasıca erkek egemen toplum. Bu hale nasıl gelinebiliyor :( Her ne kadar bu topraklar köklü bir kültüre ev sahipliği yapsa da görünen o ki dinin şekillendirdiği bu toplum ve yönetimin dişlileri arasında parçalanan kadınların sayısı az değil..
Neyse bizim ev sahibi geldi akşam, bir göz odaya götürdü bizi. Ahanda işte burası dedi evim. Eee profilinde ayrı oda var yazıyordu ama.. neyse dedik. Odada her şey her yerde, minik bir gardrop gibi karman çorman ve bu kadar karmaşanın içinde bir kenarda da bira üretimi yapıyor. Hemen tarifi de paylaşayım, bir litre alkolsüz biraya yüz yirmi üç gram şeker ve bir miktar ekmek mayası ilave ediyorsunuz ve bir ay bekliyorsunuz. İşte size mis gibi gazsız ve biraz tortulu bira. Afiyet olsun. Yoklukta lıkır lıkır gitti. Sıcak olmasaydı muhteşemdi denilebilir.
Kerman'da fazla kalmadık. Sabah eski pazar dedikleri kapalı çarşı benzeri bir yere gittik, neredeyse her şey Çin ve Türk malıydı. Burada CS ile bağlantı kurduğumuz başka bir arkadaşla buluşup, otobüsle popüler yerleri gösterdikleri bir şehir turu yaptık. Gösterdikleri yerler öyle bir şeye benzemeyen bir kaç bahçe ve saray falandı. Bunları muhteşem eserler olarak sergiliyorlar ve bir de giriş için normalin 10 katı paralar istiyorlar. Burası için tek hatamız ve eksiğimiz hiç bir zerdüşt ile karşılaşamamış ve ateşlerini görememiş olmamız. Tapınaklarına gittik ama kapı duvardı. Buradan aklımızda kalan şeylerden biri patlıcandan yapılan ve bir vejetaryen için buralarda nimet olan keşk kedu bademcan'dır. O kadar çok kebapçı var ki, sokaklarda normal ev yemekleri ya da etsiz herhangi bir yemek bulmak imkansız gibi.. Bu bademcan da oldukça lezzetli bir yemek.
Bir de her biri ayrı motifler ve ayrı anlamları olan İran halılarını unutmamak lazım. Her halıda motiflerle başka başka hikayeler anlatılıyor. Savaşı, esrarı, afyonu, tereyağı, sevgiyi, özlemi, evliliği... Her şeyi bulabilirsiniz bunlarda, tıpkı İran gibi İran halıları da.
Setar eşliğinde şarkı söyler gibi Kuran okuduğu için inançsız zannedilip öldürülen Sufi Muştak Alişah'ın mezarı.. |
Kristalize şeker, genelde çayla kullanıyorlar. |
Eskiden buz elde etmek için kullanılıyormuş bu yapılar |
Bizi Kerman açmadı kardeş deyip kendimizi Shiraz'a attık. Burası için CS ayarlayamadık. Sabah erken saatlerde terminalde ne yapalım diye düşünürken Alp geldi aklımıza, acaba burada mıdır diye aradık ve evet, o da Shiraz'da :)
Öğlene doğru CS den şehri gösterebilirim diyen bi kız vardı onunla buluşalım bari akşama çadır kurarız diye düşündük. Onları beklerken Besij'lerden oldukları belli, kendini zincirleyerek ilerleyen bir kafile geçti önümüzden. Zeynep mi Zehra mı, Hz. Hüseyin soyundan gelen bir kadının ölüm yıl dönümünü anıyorlardı. Allahım ne de değer verirler ya kadına.. Neyse buluştuk kızlarla, halimizi görünce abisinin boş olan evini ayarladı bir günlüğüne, çantaları eve taşıdık sonra da şehri dolaşmaya başladık. Buranın neyi meşhurdur diye sorunca şarabı cevabını almamıza rağmen bir türlü meşhur Shiraz şarabının tadına bakamadık. Onun dışında bir sürü para verilerek girilecek ıvır zıvır binalar, saray ve bahçeler var. Pek bir esprisi yok. Buradaki insanlar garip bir şekilde burada bulunan sarayları, camileri, bahçeleri, pazarları dünyanın en güzel yerleri sayıyorlar ama öyle pek de görülecek gezilecek yerler değil. Belki de bize öyle geliyordur. Böyle yerlere meraklı olan insanlar için anlam ifade edebilir..
Ertesi gün önce çantaları terminale bıraktık. Ardından Alp, iki Alman Anna ve Zahra ile birlikte Persepolis'e gittik. İşte burası anlatmaya ve görmeye değer bir yer. Gerçekten büyük bir yapı, şaşırtıcı derecede güzel ve etkileyici bir mimariye sahip. Avrupalı yamyamlar gelip yok etmeden önce buranın nasıl olduğunu hayal edebiliyorsunuz. Biz de artık beş kişi standart yolların dışına çıkarak buranın keyfini çıkarttık. İran asıllı Zahra hem rehber oldu hem de giriş parasını İran'lı tarifesinden ödedik sayesinde:)
Bahsettiğimiz herkes bu 'öylesine güzel pozu' çok seviyor :) |
Bu değil de otostop çekerken kullandığımız hareketin anlamı kötü burada, aman dikkat :) |
Çok keyifli bir gün sonrası Alp'in tavsiyesine uyarak önce Yazd oradan da Khur'a doğru yola çıkacağız. Yine vedalaştık ama mutlaka yeniden görüşmek üzere ;)
Emine&Coşkun
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder