Facebok

5 Temmuz 2013 Cuma

İSTANBUL'DAN GÜRCİSTAN'A

İlk Günler

13 Haziran Perşembe günü hala nasıl taşıdığımıza inanamadığım çantalarımızı taktık sırtımıza ve çıktık yola. 





Yolumuz üzerinde aile ziyaretlerini gerçekleştirerek Karadeniz üzerinden devam edeceğiz. Ama öyle uzun sürdü ki ziyaretler ay sonu geldi, biz hala Türkiye'deyiz :) Neyse ilk hedef Sapanca'ydı. Oradan Zonguldak´a ve Devrek'e geçtik. 21 Haziranda Rize'ye geçelim artık dedik ama Bolu'da sorduğumuz tüm otobüsler doluydu. Saolsun Ergin Enişte otostop için en uygun nokta olan Gerede'ye kadar bıraktı. 5 dakika bile beklemeden bizi Çorum-Osmancık'a kadar götürecek olan tır durdu. İlk tır yolculuğunu da yapmış olduk böylece ve anladım ki her gün tıra binen adam çok rahat dağ tırmanışı yapar! Saolsun tır şoförü Murat Abi çok yardımcı oldu.Tanıdıkları vasıtasıyla dolu olan Metro otobüsüne bindirdi bizi ve zor bela da olsa Rize'ye vardık. Rize'de ziyaretler ayağının son durağı olarak dostlarımızla 5 gün geçirdik. Güneysu-Kanboz Köyü, Rize Kalesi ve Ziraat Çay Bahçesini gezdik hep birlikte. Hem de 4 aylık bebecikleriyle cehennem sıcağında ordan oraya bizimle birlikte canları çıktı ama deydi sanırım ;)











Macera Başlıyor

Başlangıç noktamız Kaçkar Dağları Milli Parkı! İlk durağımız ve kamp alanımız Ayder Yaylası oldu. Burada şiddetle tavsiye edeceğim şey Meryem Ana'nın yerinde 'Muhlama' yiyin! İlk iş muhlama yedik bizde. Sonra 3 sene öncesinde tadına baktığımız ve hala unutamadığımız Ayder balından almak için kovanlara saldıran ayılar misali heyecanla her nereye gittiysek de henüz yeni senenin balı çıkmadığı ve önceden kalan bal da olmadığı için avucumuzu yaladık :( 









Çadırı kurduktan sonra adet yerini bulsun bi ateş yakalım dedik ama demez olaydık o ne duman, nasıl bir duman anlatamam jandarma geldi diyeyim siz anlayın:) Ateşi yakan biz olmasak biber gazı atıldı sanırdım o kadar fenaydı yani! Ormandan topladığımız kuru dallar arasında nemli kızılağaç dalları olmasa bu hallere düşmezdik ama neyse milleti dumana boğacağımız varmış kaderde :) 
Ertesi gün Ayder Kaplıcasına gittik. Hamam keyfinden sonra yaklaşık 1 saatlik camel trophy aratmayan ford transit yolculuğuyla Kavrun Yaylasına vardık. 3 sene öncesinden güleryüzü ve babacan tavrı ile aklımızda kalmış olan olan Halit Abi henüz açmadığı için yan tarafındaki Şahin'in yerine gittik. Kendilerinin yaptığı ekmek mükemmel ötesi ama muhlama Ayder'de yediğimize göre pek başarılı değildi. 1 gece de Kavrun yaylasında Fırtına Deresinin yanına kamp kurduk.








Ertesi gün bize 3 gün yetecek kadar yiyecek malzemesi alarak 4.5 km tırmanıp göller bölgesine geldik. Karadeniz Gölünü geçip Büyükdeniz Gölü kenarında çadırımızı kurduk. 
Planımız burada 1 gece kalıp ertesi sabah erkenden katırların Artvin'den Rize'ye dağcıların yükünü taşıdığı yoldan geçerek Artvin-Olgunlar köyüne ulaşmaktı. Ama kendini 'King of the Kaçkar' olarak tanımlayan 80 yaşlarındaki rehber Mehmet Ali, kesinlikle katır yolunu kullanmamamız gerektiğini çünkü henüz katırların bu tarafa geçmediği için yolların karlı ve kapalı olduğunu söyledi. Böylece Ayder balı olayından sonra ikinci bir hayal kırıklığı yaşadık ve bir gece daha göl kenarında kalıp geldiğimiz yoldan Rize merkeze geri dönerek Artvin'e geçeriz diye düşündük.








Göl kenarında sanki dünya üzerinde sadece ikimiz kalmışız gibi, cennette gibi, güzel zaman geçirdik. Etrafımız rengarenk çiçeklerle kaplı, kelebekler uçuşuyor üzerlerinde.. Önümüzde tertemiz bir göl ve üzerinde buzullarla süslenmiş yeşillikler.. Gecesi ayrı güzel, göle akan suyun sesinden başka ses yok ve yıldızlar öyle belirgin ki bakmaya doyamıyor insan.





 - Bi ufo gördüm sanki ? -

Sabah kalktığımızda çay demlemek için ispirto ocağını yaktık ancak normalde max. yarım saatte olan çay bizi 1 saat bekletti. Meğer bu ispirto yakacak değil tutuşturmak içinmiş! Ama yılmadık, ilerleyen günlerde başka seçeneğimiz olmadığı için bu ispirto ile 2 saatte makarna bile pişirdik:)

Her şeyden uzakta, doğanın içinde olmak güzel ama bir yandan da son durumları merak ediyoruz ve haber alma şansımız yok. İçimizdeki ateş yanmaya devam ediyor..






Yine 3 sene önce 70-80 derecelik eğimle yaklaşık 250 metrelik bir iniş gerçekleştirdiğimiz yere gidip fotoğraf çekmek için tekrar tırmandık. Buzul üzerinden tırmanmakta, göt üstü kayarak inmekte süper eğlenceli oldu ve ayakkabılarımız ile pantolonlarımız bu ilk sınavı geçti. Ayrıca uyku tulumları ve çadır da çok başarılı. Böyle yerlerde kullanmak için aldığımız Garmin Etrex 30 gps ise sınıfta kaldı. Anlattığım yerlerin neredeyse hiçbirini haritada göstermiyor ama elin Amerikalı'sının kolundaki gps destekli kol saati en ufak noktaları bile gösteriyordu. Bizim Garmin ancak şehirde işe yarar. Bizim şehirde kaybolmaya, dağlardaysa yolumuzu bulmaya ihtiyacımız var.  











Akşam yemeği için dağdan topladığımız taze soğanlarla makarna yaparken yedi kişilik bir grup geldi. Baş başa geçirdiğimiz ve büyük keyif aldığımız yalnızlık sona erdi ama çok daha güzel bir şeye sebep oldu. Planları ile ilgili konuşunca onların rotalarının Mehmet Ali yüzünden vazgeçtiğimiz rota ile aynı olduğunu gördük. Eh onlar gidecekse biz de gideriz dedik ve hemen çadırı toplayıp peşlerine takıldık :) 


-Çaymakçur Geçidi- (Arkada Karadeniz gözüküyor)


Katır Yolunu kullanarak önce Çaymakçur geçidine geldik ki bu sanırım sırtımızdaki eşek ölüsü çantalarla yaptığımız en zorlu şeydi.
Lanetleme'nin ardından Düpedüz adlı alana giden ve hayal gibi çiçeklerle bezenmiş bayırı indik. Her adımda farklı bir renk ve farklı bir koku geliyor, hangi çiçeğe bakacağımızı şaşırdık! 











TIRTIIIIIIL:)

Bu 7 km. zorlu yolun ardından yiyeceklerimizin bitmesi olasılığı yüzünden gruptan ayrılarak Olgunlar Köyü'ne yöneldik. Yol hakkında pek bir fikrimiz yoktu ama o ağırlıkla 2.5 km. yolu nasıl aldık ve Olgunlardaki Osman amcanın lokantasına ulaştık anlatamam. Yürüdüğümüz patika boyunca gördüğümüz ve gerçek bir hayalin parçası olan, her adımımızla birlikte havalanan yüzlerce kelebeği nasıl tarif edebilirim bilmiyorum.







Osman Amca 73 yaşında ve oldukça dinç, ailesi ile birlikte hem pansiyon ( Olgunlar Pansiyon ) hemde zorlu tırmanıştan gelenlerin sığındığı, ısındığı, doyduğu bir işletmeye sahip ( Olgunlar Cafe). Konumu tüm yolların kesiştiği yer olarak açıklanabilir. Bizde o yorgunluğun üstüne yemeğimizi yedik ve rahat bir uyku için hostelde kaldık. Zirve yolunda bu ailenin hem psikolojik hem de fiziksel katkıları çok büyüktür. Osman Amca burada eskiden Kaçkar Dağı zirvesi için rehberlik yaparmış ve kendisi de sayısız zirve tırmanışı gerçekleştirmiş. Zaten bu köyde doğmuş olan yaşlı adam bize tırmanışta kullanılmak üzere batonlarını ödünç verdi. 
Ertesi gün Dilberdüzü'ne doğru 7.5 km. yolu yüklerimizin bir kısmını hostelde bıraktığımız için çok rahat ve hızla aldık.Tek zor yanı geçilmesi gereken dereler! Coşkun'un ayakkabıları tamamen su içinde kaldı, öyle olunca battı balık yan gider ben de sırtına bindim öyle geçtik derin sulardan:) 




Ayrılmış olduğumuz arkadaşları da Şeytan Kayanın oradan inerken gördük ama gözden kayboldular hemen. Dilberdüzü'ne çıkıp çadırı kuruyorduk ki zirveden inen Çek Cumhuriyeti vatandaşı iki genç dağcı ile karşılaştık. Gürcistan'dan geliyormuş onlar da, tavsiyelerini aldıktan sonra vedalaştık.

Kalan soğanları kullanarak makarna yaptı Coşkun. Çok tuzlu olmuştu ama mecbur yedik. Çay demlenirken Amerikalı grup geldi. Rotayı şaşmışlar ve yolu uzatarak tehlikeli hale getirmişler ama sağ salim geldiler.
Sabahı nasıl ettiğimizi bilmiyorum. Gece yağan yağmur ve çakan şimşekler bütün hayalleri sıkıntıya boğdu. Sabah yağmurla uyandık. Havanın bozması ertesi gün için bekleniyordu ama kötü şans işte erken geldi.. 05:30 da basit bir kahvaltının ardında saat 6.30 da yola çıktık. İlk durak Deniz Gölü idi. Tırmanış yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Gölün üzeri buzlu, harika görünüyordu.. 






Sonra buzul üzerinden yürüyüşümüz başladı. Heyecan verici ve çok keyifli olan bu yolculuk sırasında hava da git gide kötüleşti. Biz buzulu geçip çakıl alandan aşağıya indikten sonra kar yağmaya başladı! Karın başlamasından yarım saat kadar sonra Kaçkarın buzuluna vardık ve bir yarım saat de karın durmasını bekledik ama inadına yağar gibi tipi şeklinde devam etti. Tek yağmurluğumuz vardı onu da ben kullandım. Caş gömlekle kaldı ortada zibidi gibi :) 3500 metre yükseklikte yani zirveye 434 metre kala göz gözü görmeyecek durumdaki hava yüzünden tırmanışı kesmek zorunda kaldık ve geri döndük. Moralimiz ne kadar bozulduysa da buzullardan kayarak inmek çok iyi geldi. Her işte bir hayır vardır başka ne denir bu durumda.. 
Bu arada o papucumun kingi yüzünden bir gün kaybettiğimiz için zirve yapamadık. Alacağın olsun Mehmet Ali Dedeeee!!

Ayrıca ayakkabılar zirve rotasında yarı yolda bıraktı bizi. Su geçirmez özelliği karda işe yaramıyor haberiniz ola. Bkz. Hazırlıklar






Uzaylı Mod
Dilberdüzüne gelir gelmez çadırı topladık ve Olgunlara yürüdük. Gece hostelde konakladık ve sabah 06:00 da Yusufeli'ne giden tek arabaya bindik. Oradan Artvin ve Hopa'ya geçtik. Hopa'dan Sarp sınır kapısına kadar bırakan dolmuşları kullandık ve şuan Gürcistan'dayız!

HARCAMALAR

Türkiye içerisinde yol, yemek, konaklama, hediyeler, ıvır zıvır tüm harcamalar toplamı 1.321 TL





Ping your blog, website, or RSS feed for Free

23 yorum :

  1. önce iyi yolculuklar. Bir başkası yine yeniden benim hayalimi gerçekleştiriyor. Bana da takip etmek düşüyor.
    Cesaretimi toplarsam (döndüğümde oluşacak gelecek kaygısı) bende yollara düşücem.
    size birkaç sorum var.
    1-Sırt çantalarınız kaçar kilo. Bir yere varıp gezerken hep sırtınızdamı yoksa bir yere (rehinci gibi) bırakıyormusunuz. 24 saat sırtta çanta (bir hayat) zor olur.
    2-Şarj pil elektik işini nasıl hallediyorsunuz (photo mac için pil satın almak pahalı olur gibime geliyor)
    3-tur sadece asyayı mı kapsıyor yoksa afrika ve diğer kıtalara geçecekmisiniz
    4-tur için kendinize ne kadar zaman ve bütçe öngördünüz
    5-bir yere vardıktan sonra sonraki destination u nasıl belirliyorsunuz (herşey önceden planlımi yoksa tamamen plansız bilinmezlik içindemi gidiyorsunuz)
    6- birde ben tek çıkmayı düşünüyorum ama zorlukları daha fazla gibi sizce 2 kişi çok avantajlımı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler;

      Umarım düşüncenizi gerçekleştirirsiniz. Bunu başarmak için sadece istemek ve adım atmak gerekiyor(biraz da para:). Sorularınız çok çetin ama cevaplayalım bakalım;

      1- 35 kilo ve 15 kiloluk çantalar taşıyoruz. Şehir merkezlerinde hostellerde kalıyoruz. Gelecek yazımızda hostellerden bahsedeceğiz. Çantalarımız da şehir gezisi sırasında hostelde kalıyor. Dağlarda ise çantalar çadırda kalıyor. Sadece kamp yeri değiştiğinde her şeyinizi toplayıp sırtınıza almak zorundasınız.

      2- Hostellerde, cafelerde, restoranlarda yardımcı oluyorlar.

      3- Aslına bakarsanız tüm dünyayı gezmek istiyoruz. Ancak paramız Hindistan'da bitecek gibi görünüyor, bakalım göreceğiz :)

      4- Şimdilik öngörümüz 6 ay ve 45.000TL civarı.

      5- Aslında ülkeler belli ancak ülke içindeki lokasyonlar kendiliğinden gelişiyor. Soruyor ve bilgi alıyoruz. Özellikle diğer gezginler ve internet önemli bir yardımcı.

      6- Öncelikle sevdiğiniz biri ile yola çıkmak sadece psikolojik bir avantaj. Gezginlerin önemli bir bölümü iki kişi çıkıyorlar yola. Ancak çoklu gruplarda yok değil. Bence fiziksel olarak hiç bir zorluğu yok tek kişi olmanın.



      Sil
  2. bu kadar çabuk cevap verdiğiniz için teşekkürler.
    45 bin gerçekten cokmus bu parayı herkes karşılayamaz. 10 bin ile tüm dünyayı gezen yazılar okumuştum
    bir de ufak bir öneri gerçi siz biliyorsunuz büyük ihtimalle couchsurfing.com kullanırsanız konaklama parasından önemli miktar tasarruf olabilir.
    günde ne kadar yürüyorsunuz
    çok sorum var ama....

    YanıtlaSil
  3. şuan hosteldeyiz yani internet var oyüzden hızlı cevaplar :)
    1 kişi 10bine tüm dünyayı geziyorsa hiç ulaşım için para harcamıyordur heralde bilemedim.
    evet couchsurfing kullanıcaz tabi.
    günde şu kadar yürüyoruz da diyemem bulunduğumuz yere, plana göre değişir herzaman..

    YanıtlaSil
  4. Sözlükteki linkten buralara kadar geldim :) merakla bekliyoruz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) zaten sözlukte link koymadıgımız baslık kalmadı galiba:p

      Sil
  5. Yani arkadaş, şu kafada bi Türk kızı bulmak imkansız sanıyordum. Eleman çok şanslı hakkatten. Bir doğa adamı olarak, iki sefer denediğim karşı cinsle dağ gezileri, kamplar vs.. sonucunda hüsrana uğradım. ay oramı böcek ısırdı, ay şuramı timsah yaladı, buramı rakun kemirdi.. Bizi her kim yarattıysa senin gibi kızları başımızdan eksik etmesin.. İyi gezmeler efenim.. A.Ç.

    YanıtlaSil
  6. ahhh canım arkadaşım buyuk bır özlem,sevgi,hayranlıkla takip ediyorum yazılarını.Resimler anlattıkların inanılmaz gelsede hem göze hem kulağa başarıyor olduğunu bilmek benim bile gururlanmama neden oluyor.kelebeklere bayıldım.coşkunun yeni tarzı süper Herman Bey bu halini çok beğendi düşün artık:)))daha fazla resim daha fazla anı bekliyoruz senden.

    Sevgiyle
    Cingan19:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım beniim sana takip ettirebiliyosam blogu tamamdır demek:)) çok özledim kız seni..

      Sil
    2. Bende seni çok özledim canım arkadaşım.....

      Sil
  7. kaç gün oldu hiç yazı resim koymadınız. Tamam belki yoldasınız ama en azından sonraki durağınızı yada tahmini kaç gün sonra yazı yazacağınızı bilsek çok güzel olacak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fırsat buldukca yazmaya calisiyorum ama cidden yolda zor oluyor.. Son yaziyi hosteldeki bilgisayarda olusturdum fotolari yuklemek sadece 2 saat surdu! Net yavas cogu zaman.. Bundan sonra tahminen bildirmeye calısırım ok;)

      Sil
  8. NURİZ YÜKSEL11 Temmuz 2013 06:10

    Canım Benim, Şirkette herkes bloğunu takip ediyor. Sık sık bakıyoruz ama, hiç haber yok derken bugün Nazlı' Emine çok güzel resimler koymuş' dedi. Hepsi gerçekten çok güzel. Şaka maka bu iş yazarlığa doğru gidiyor gibi görünüyor. Her ikinizi de gönülden tebrik ediyorum. Yolunuz açık olsun. Bizi de uzun süre habersiz bırakmayın. Sevgiler..Nuriz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çook teşekkür ediyorum :) Herkese selam benden, özledim hepinizi..

      Sil
  9. O güzelim çiçekleri niye koparttınız ben ona takıldım. Buna hakkınız yoktu. Hele de bir siyasi görüş uğruna hiç yoktu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağıda da buna gerekli cevabı verdik. Ancak bu çiçekler çadırın ve ayaklarımızın altındaki çiçeklerdir. Yani ezilecek olan çiçeklerdir. Şöyle düşünün bir çilek tarlasındasınız ve çilekleri ezmemek için önce onları topluyorsunuz. Çiçekleri kökünden sökmedik. Söyleneni anlamanız için oraya gitmek zorundasınız.

      Sil
  10. Kaçkarların o nadide çiçeklerini kopartarak "diren gezi" yazmanız, olayların başlama sebebi olan "ağaç sökümü olayını protesto etme" durumu ile çelişki oluşturmamış mı? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demezler mi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çiçekleri koparma konusunda çok büyük çelişki yaşamadık. Çünkü o çiçekler çadırımızın altında ve ayaklarımızın ezdiği yollarda bulunuyordu. Yani üzerine basmak zorunda olduğumuz çiçekleri kullandık. Söylediğimizi tam olarak anlamanız için karla henüz erirken o coğrafyada bulunmanız ve yürümeniz gerekmektedir.

      Sil
  11. merhabalar tüm bu geziler için bütçeniz nedir acaba ? aynı şeyi yapmay planlamaktayım bilgi verirseniz mutlu olacağım teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarıda yazmıştım 45 bin tl civarı. Yarısından çoğunu harcadık şimdiden bakalım nereye kadar gidebilicez;) sizede iyi yolculuklar şimdiden!

      Sil
  12. O coğrafyanın yollarında yürümüşlüğüm, yağan yağmurlarından ıslanmışlığım, King'in tüyolarından nasiplenmişliğim vardır. Nostalji tadında oldu. Dünyanın her neresinde iseniz yolunuz, iziniz açık olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) çok teşekkürler, seninde yolun her daim açık olsun!

      Sil